Fıtri bakış adlı köşemde ‘’gıdalar ve sağlık üzerine denemeler’’ adlı bir yazımı dile getirmiştim. Bu günkü yazımda bu konuyu biraz daha detaylandırarak siz okurlarıma faydalı bilgiler sunacağım.
Günümüz dünyasında hayatın tüm birimlerine şeytani bir mantıkla, şehevi bir mantıkla, materyalist bir mantıkla bakıldığı için yeryüzü ve içindekiler fesada uğruyor. İnsanoğlu adeta bastığı dalı kesiyor. Kendi sonunu hazırlıyor. Bu durum karşısında biz oturup ağlayacak mıyız? Bu felaketlerden kurtulmanın çaresi yok mu? Çaresiz miyiz? Çaresizseniz, çare sizsiniz. Kuranda ‘’Allah cc ın rahmetinden ancak kâfirler ümidini keser ‘’ buyruluyor.
Öyleyse ne yapmalı. Karınca misali kabeye gidemesekte o yolda ölmeliyiz. Hastalıkların büyük çoğunluğu yanlış beslenme ve sağlıksız gıdaları tüketmekten geçiyor. Peki, biz sağlıklı gıdaları nasıl bileceğiz. Arayan mevlasını da bulur, belasını da bulur. Eğer siz evlilik, yemek ve diğer luzumsuz programlara önem verdiğiniz kadar, Canan Karatay, Kemal Özer ,Ahmet Rasim Küçükusta, Aidin Salihi hanımı araştırsanız yüzde doksan doğru beslenme ve sağlık sorununuzu çözmüş olursunuz.
Ben doğal ve organik ürünlere nasıl ulaşabilirim diye araştırıyorum. Geçen günü bir fındık tüccarına gittim dükkânında fındıktan çok kimyasal gübre var. Bu külliyen zarar. Elin gâvuru kendi topraklarında uygulamadığı gübreyi, tohumu bize ihraç ediyor. Bir taraftan bizden para kazanıyor, bir taraftan da bizi zehirliyor. Hayvan gübreleri, solucan gübreleri ürünün organik olmasını sağlıyor. Diyeceksiniz ki bunlar zor iş. Genetiği değiştirilmiş ürünleri tüketmek, katkılı ürünlere yönelmek daha zor iş değil mi ?.Bu zararlı ürünleri tüketmenin açtığı tahribatı insaf sahibi doktorlarımız anlatmıyorlar mı.Bu gıdalar; otizme yol açıyor, kansere yol açıyor obeziteye yol açıyor…Bu hastalıklarla uğraşmak daha külfetli değil mi. Bir hastahane müdürü ile sohbet ettik. Hocam dedi bundan birkaç yıl sonra hastahanelerde yer kalmayacak. Hastalara bakamaz hale geleceğiz. Yine bu konularda araştırma yapan birisi 2050 yılında her evli çiftten yüzde beşinin çocuğu olabileceğini söylüyor. Kanser ve bazı hastalıkların tedavisi için kullanılan ilaçlar ateş pahası. Belki bizden çıkmıyor devlet ödüyor diyebilirsiniz ama devlet te bu paraları bizden aldığı vergilerle ödüyor. Sonuçta bizim cebimizden çıkıyor.
Yukarıda da dile getirdiğim gibi karınca misali bu işin bir tarafından tutmalıyız. Birey olarak üzerimize düşen görevi yapmalıyız. Devletimizin ve hükümetin bu konuda bir politikası olmalı. Hükümet bu konuda bir şeyler yapmaya çalışıyor. Ama bir taraftan da anlam veremediğimiz uygulamalara imza atıyor. Çocuklarımıza katkılı ürünler yedirmemeliyiz. Sağlıklı beslenme noktasında aydınlatıcı bilgi elde etmeliyiz. Bu sahada dernekler kurmalı. Sivil toplum örgütleri kurarak devlet politikasına yön verecek projeler geliştirmeliyiz.
Ters yemek yememeliyiz. Yani tatlıyı yemekten sonra yememeliyiz. Eğer tatlı yiyeceksek yemekten en az yarım saat önce yemeliyiz. Meyve de öyle. Ya yemekten önce, ya da yemekten bir buçuk saat sonra yemeliyiz. Yine karışık yemek yememeliyiz. Karışık yemek yediğimizde mide hazmedemiyor. Haftada 36 saatlik açlık yapmalıyız. Ben bunu yapamam demeyin. Ben yapamam diyordum. Haftada 60 saat açlık yaptım. Hem de bunu 14 hafta tekrarladım. Hiç açlığa dayanamazdım. Bu iş beyinde bitiyor.
Ben şahsen her yönü ile bu işe kafa yoruyorum. Allah cc kendinizi tehlikeye atmayın buyuruyor. Sağlığı korumak ta bir görevdir. Eğer atın ölümü arpadan olsun der, bu konuda vurdumduymaz olursanız. Sağlığınızdan olursunuz. Size ne evladınız ne de en sevdiğiniz kişiler bakar.
YA RABBİ kimseyi kimsenin eline düşürme. Kalın sağlıcakla