*Gönülde Kalmak mı? Makam Aramak mı?*
Seçimler, demokrasinin kalbidir. Halk, sandık başına gider, iradesini ortaya koyar ve kimin yöneteceğine karar verir. Ancak, seçimlerin ardından ortaya çıkan manzaralar, zaman zaman demokrasinin ruhuna aykırı durumları gözler önüne serer. Bu bağlamda, son yerel seçimlerde sandıktan çıkamayan veya aday gösterilmeyerek belediye başkanlığı sona eren bazı isimlerin, farklı makamlarda yer bulma çabaları dikkat çekiyor.
Her ne kadar halkın iradesi sandıkta tecelli etmiş olsa da, bu iradeye saygı göstermeden makam arayışına giren eski başkanlar ve adaylar, kamu vicdanında derin yaralar açıyor. Özellikle AK Parti’den Korgan Belediye Başkan adayı olan Tuncay Kiraz’ın ve Çaybaşı Belediye Başkanı Hüseyin Semiz’in, seçilemedikten sonra farklı pozisyonlar için adlarının geçmesi, halk arasında büyük bir rahatsızlık yaratıyor.
Bir zamanlar belediye başkanlığı gibi önemli bir makamda oturan bu isimlerin, şimdi daha alt düzeyde görevler için adlarının anılması, hem siyasetin hem de bu kişilerin itibarını zedeleyen bir durum. Daha önce Ordu Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili olarak görev yapan Radem Atik’in yeni dönemde görev alamaması ve eski gazeteci, yeni siyasetçi Faruk Günay’ın Büyükşehir Belediyesi’nde memur yapılması, bu sürecin sadece birkaç örneği.
Bu gelişmeler, siyasi arenada koltuk kapma sevdasının ne denli derinlere indiğini gözler önüne seriyor. Makamların, liyakat yerine sadakatle dağıtıldığı algısı, halkın siyaset kurumuna olan güvenini sarsıyor. İşin acı tarafı ise, bu kişilerin, geçmişte birlikte çalıştıkları meslektaşlarının altında görev almayı kabul ederek, siyasi kariyerlerini tehlikeye atmış olmaları.
Elbette ki bir göreve talip olmak, bir makamda hizmet etmek onurlu bir iştir. Ancak, bu makama gelmenin yolu, halkın iradesini hiçe sayarak, arka kapılardan geçmemeli. “Taş yerinde ağırdır” derler. Bir zamanlar belediye başkanlığı yapmış bir kişinin, aynı itibarı daha düşük bir makamda koruması mümkün değildir.
Bu noktada şunu söylemek gerekir: Görev süresi sona eren bir başkan, makam arayışına girmek yerine, edindiği tecrübelerle topluma başka alanlarda hizmet etmeli, kamu vicdanını rahatsız edecek girişimlerden kaçınmalıdır. Aksi halde, hem kendisi hem de temsil ettiği siyasi hareket, halkın gözünde değer kaybeder.
Sonuç olarak, makam hırsı, siyasetin doğasına aykırıdır. Gerçek liderlik, sadece koltukta oturmakla değil, halkın iradesine saygı göstererek, onurlu bir duruş sergilemekle mümkündür. Bu yazıyı yazarken, halkın sesini duyurmayı, kamuoyunun vicdanında yankı uyandırmayı amaçlıyorum. Umuyorum ki, siyasetin bu acımasız gerçekleri, bir gün yerini halkın iradesine saygı gösteren, dürüst ve onurlu bir siyasete bırakır.