ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ FATSA ŞUBESİ

jnjk

   jnjk 

İşçi ve çalışan kadınların dünya kadınlarına armağan ettiği 8 Mart Dünya Emekçi

Kadınlar Günü aynı adla 1910 yılından beri anılmaya başlanmıştır.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü bizce tüm dünya kadınlarının genel sorunlarının dile getirildiği ve çözüm önerilerinin sunulduğu bir gün olması bakımından önemlidir.  Birleşmiş Milletler 10 Aralık 1948 günü yayınladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile yaşanan kadın sorunlarının erkeklerden farklı görülmemesi ve tüm hakların temel insan hakları olarak görülmesi gerektiğini ve bu anlayışla sorunların çözülmesinin daha insani olacağını dünya devletlerine tavsiye etmiştir. Böylece kadınlara ırk, renk, cins, dil, din, köken ayrımı yapılmaması, yasa önünde eşitlik sağlanması, kimsenin özel ve aile hayatına karışılmaması, eşit işe eşit ücret ve eşit oy hakkı gibi birçok konuda haklar sağlanmasının önü açılmıştır.

Türkiye’de ise Atatürk döneminde 1926 yılında kabul edilen Medeni Yasa ile kadınlar evlilikte ve miras paylaşımında tam bir eşitliğe kavuşmuşlardır. Ayrıca kadınlarımız 1930 yılında belediyelere ve 1934 yılında da TBMM’ne üye seçme ve seçilme hakkına sahip olmuşlar ve böylelikle Atatürk devrimleriyle Türkiyeli kadınlar siyasal ve demokratik hayattaki yerlerini almışlardır. Şurası unutulmamalıdır ki Türkiye’de Atatürk döneminde kadınlara bu temel insan hakları verilirken Avrupa’da İtalya , Fransa , İsviçre ve Romanya gibi ülkelerde kadınlara oy verme hakkı ancak 1945’lerden sonra tanınmaya başlanmıştır.Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesine çağdaş ulusçuluk anlayışının bir parçası olarak bakmak gerekir. Mustafa Kemal ATATÜRK kadınların toplumun değişimindeki yeri ve önemini şu sözlerle anlatmaktadır : “ Dünya üzerinde gördüğümüz güzel olan her şey kadının eseridir. Hiçbir asil, ebedi ve büyük netice yoktur ki, içeriğinde kadın varlığı bulunmamış olsun.”

Bugün ülkemizde kadın haklarını daha ileriye götürmek gerekirken, kadını ikinci hatta üçüncü sınıf insan gören zihniyetin bir göstergesi olarak, kadın ve erkek eşit olamaz, bu fıtratlarında yoktur, gibi söylemler dile getirilmekte, kadına bir emanetmiş gibi bakılmakta, benzeri başka söylem ve ifadelerle Atatürk’ün kadın hakları ile ilgili gerçekleştirdiği devrimleri yok edilmeye çalışılmaktadır.Kadın haklarının verilmesiyle, onlara tanınan toplumsal verilerle konumlarını erkeklerle eşitleme amacı güdülmüştür. Kadın erkek eşitliği derken kastedilen fizik ya da beden gücü gibi farklılıklar değildir. Kastedilen; toplum yaşamında, eğitimde, yasalar önünde, iş hayatında, ekonomiye katkı anlamında tam eşitliktir. Oysa yapılan araştırmalar ülkemizin; kadının ekonomik hayata katkısı, işgücüne katkısı, eğitim düzeyi gibi konularda, son on yılda dünya ölçeğinde yirmi basamak gerilediğini ve 130.-140. sıralara düştüğünü göstermektedir.

Kadınlarımızın çözüm bekleyen çok önemli sorunları vardır. Kadınlar daha düşük ücretlerle çalıştırılıyor, erkeklerin gerisinde kalıyor, siyasette, eğitimde, ticarette, taşınmaz mal edinmede çözümsüz sorunlar yaşıyorlar. Kadınlara uygulanan ayrımcılığa son verilmesi, kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesinden vazgeçilmesi, kadınların yoksulluklarının önüne geçilmesi, siyasal, sosyal ve kültürel hayatta daha etkin olmalarına olanak sağlanması, kadınlara sokakta ve ailede uygulanan şiddete ve töre cinayetlerine son verilmesi ve kadın ve kızlarımızın çağdaş eğitimden en verimli bir şekilde yararlanmalarının sağlanması, ülke siyasetinde daha etkin yer almalarının önünün açılması gerekmektedir. Oysa kadınlarımız “En az üç çocuk doğurun.” denilerek eve kapatılmaya çalışılmaktadır. Gün geçmiyor ki kadına şiddetle ilgili bir haber duymayalım.Hemen her gün sokak ortasında, evde öldürülen, dövülen kadınlarla ilgili haberler sanki sıradan olaylarmış gibi algılanır oldu. Son on iki yılda, ülkemizde, yaklaşık yedi bin kadın bıçaklanarak, boğularak, vurularak öldürüldü. Sadece 2015 yılında, yaklaşık üçyüz kadınımız sokak ortasında boğazlanarak ya da vurularak katledildi ve bu şiddet hiç ara vermeden sürüyor. Yalnızca 2016 yılının ilk iki ayında yüzden fazla kadın öldürüldü. İş kazalarında yüzyirmiden fazla kadın erkek işçi hayatın kaybetti. Bu şiddet ve vahşetin önüne geçilememesi, bu cinayetleri işleyenlerin “Namus için yaptım.” diyerek, kravat takarak ceza indiriminden yararlanmaları ve serbest kalarak ellerini kollarını sallaya sallaya gezmeleri toplumda infial yaratmaktadır. Bu infial kendini çeşitli demokratik kitle örgütlerinin düzenledikleri eylem ve etkinliklerde insanların protestolarıyla kendini göstermektedir.

Bu sorunların bir an önce çözülmesi dileğiyle Atatürkçü Düşünce Derneği Fatsa Şubesi olarak tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kahraman Türk kadınlarını, kadın hakları savaşımında emeği geçen tüm kadınlarımızı ve özellikle kadınlarımızın çağdaş, eşit haklara sahip bireyler olmasının önünü açan Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü saygıyla anıyor, tüm kadınlarımıza saygılar sunuyoruz.

 

Exit mobile version