Ziraat Mühendisi İbrahim Hakan Gün, sunduğu Tarım Gündemi Programında Karadeniz tarımı üzerinden değerlendirmelerde bulunurken dünyadaki tarım alanları, sera gazı ve karbon emilimine yönelik de dikkat çeken açıklamalar ortaya koydu. Geçmiş ile yeni nesil tarım faaliyetlerini kıyaslayan Gün, günümüzde ortaya konulan tarım okullarının organik ürün çeşitliliği tarafından önemli olduğunu söyledi. İbrahim Hakan Gün, fındık üzerine de konuşarak TARSİM sigortasının üretici açısından faydasına da dikkat çekti.
“Tarım Sigortası Yaptırmakta gecikmeyin!!”
“Programa başlamadan önce öncelikle şunu söylemek istiyorum; 28 Şubat Tarım sigortasının son günü 28 Şubatı beklemeden bence herkes tarım sigortası girişimlerine başlasın. Çünkü arkamda gördüğünüz püskül diğer bir adı da fındık karanfili normalde Şubat aynında bu durumda olması gerekiyor. Fındık erken çiçek açmaya başlamış. Yeteri kadar yağış alabilecek miyiz açıkçası onu da bilemiyorum. Bu durum bizi fındık açısından endişelendiriyor.”
“AB Yeşil Mutabakatı – Karbon Ayakizi Nedir?”
“Pandemi den sonra dünyada çok ciddi çalışmalar yürütülüyor. Birleşmiş Milletlerin 2019-2050 yılları arasındaki özellikle büyük sektörlerde izlemiş oldukları bir Yeşil Mutabakat formu var. Özellikle bu form can kayıplarının ve verim azalışlarının giderilmesi için tüm sektörlerden talep ettiği bir çalışmadır. Bu sektörler aslında sanayi sektörlerin içinde yer alan çok önemli beş ana enerji sektörü var. Bunlar demir çelik sanayisi, Alüminyum sanayisi, Çimento sanayisi, gübre ve elektrik sanayisidir. Bu sanayi sektörlerinde Karbon Ayakizi ve Yeşil Mutabakat ile ilgili yapılmış olan çalışmaların çok büyük önemi var. Bunu neden söylüyoruz. Avrupa Yeşil Mutabakatı Karbon Ayakzini ölçen ve Avrupa Topluluğu içindeki 2050 yılına kadar iklimi nötr haline getirmeyi amaçlayan bir Avrupa Komisyonu dekterasyonudur .”
“ Avrupa 20230 yılı için sera emisyonunun azaltılma hedefini 1990 yılı seviyelerine kadar kıyasla %50 veya %55 oranına çıkartmayı hedeflemişlerdir. Fakat son 10 yılda bu karbon emisyonlarında maalesef istenilen, arzu edilen hedeflenen seviye gerçekleştirilemedi. Dolayısıyla bu planın yani bu karbon ayak izinin azaltılmasını engelleyen planlar var.”
“Avrupa Yeşil Mutakabatının Amacı Temiz, Döngüsel Bir Ekonomiye Geçerek Kirliliği Azaltmaktır”
“Planın oluşturulmasını zorlayan nedenler, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, ozon tabakasının incelmesi, su kirliliği, kentsel stres, atık üretimi ve daha fazlası gibi çevresel sorunlara dayanmaktadır. Avrupa Yeşil Mutabakatı; temiz, döngüsel bir ekonomiye geçerek ve iklim değişikliğini durdurarak, biyolojik çeşitlilik kaybını geri döndürerek ve kirliliği azaltarak kaynakların verimli kullanımını artırmayı amaçlıyor. İhtiyaç duyulan yatırımları ve mevcut finansman araçlarını özetlemekte ve adil, kapsayıcı bir geçişin nasıl sağlanacağını açıklamaktadır.”
SKD’nin başlangıç tarihi 1 Ocak 2023 ile başlayarak 3 yıllık geçiş dönemini kapsamaktadır. 1 Ocak 2026 itibarıyla da tam uygulamaya geçmesi planlanmıştır. Bu geçiş dönemi boyunca ilgili sektörlerin SKDM beyannamesi vermesi gerekmektedir. Bu beyanname AB’ye ithal edilen ürünler için doğrudan sera gazı emisyonlarının hesabını kapsayacaktır .Karbon maliyetleri şu an için ton başına yaklaşık 60 €’dur. Belirlenen sektörler maliyet avantajı sağlamak için bir an önce ürün başına ortaya çıkan sera gazı miktarları takip etmeli ve raporlamalıdır.
Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi
Avrupa Birliği dekrerasyonu Bioçeşitliliğin azaldığını gözlemlerken çeşitliliğin azalması küresel iklim çeşitliliğine bağlı veri kayıpları değerlendirmesinde yaşam döngüsünün kesintiye uğradığını maalesef ki gösteriyor. Buda çevresel ürün beyanı dediğimiz beyan ve yeşil mutabakat formunu bes ana sektör tarafından mutlaka devreye alınıp işlenmesini istiyor. Tabi biz şimdi ekolojik ayakizi, karbon ayakizi envanterinin doğrulanması bunlar şuanda süreyle ilgili sıkıntıların mutlaka tedbir alınması gereken konulardır. Aslında söylenirken çok kolay geliyor. Deniz suyundada , havada da yaklaşık yüzde 1,5-2 gibi artış var.
Karbon Ayak İzinin Nedenleri
Karbon ayak izi kavramı maalesef insanların sebep olduğu durum. Özellikle ormansızlaşma ve beton ekonomisinin hakim olması çevreye zarar verdi. Karbondioksit miktarı arttı. Şunu söyleyebiliriz aşırı miktarda gübre kullanımı metan gazının artışına sebep verdi. Etkilendiğimiz iklimsel faktörlerde bu konuyla ilişkili. Hava sıcaklığının düşmemesi gibi etmenler bu duruma örnek olabilir.
“Sera Etkisi Nedir?”
“Doğada ki gaz artışları nedeniyle seralarımız ısınıyor. Sağlığımızı zorluyor. Dünyamız güneşten gelen ışıklardan çok bir yansıma ile ısınıyor. Başta gelen karbondioksit metan ve su buharı atmosferde bulunan diğer gazlar tarafından absorbe edilerek gelişleri engelleniyor. Sera etkisi ile küresel ısınmaya şahit oluyoruz. Güneş ışınlarının atmosferde bulunan diğer gazlar tarafından emilmesi sera etkisini yaratıyor. Maalesef bu gazlar küresel zarara sebep oluyor. Sanayi devriminden sonra zaten küremiz yeterince zarar gördü. zehirli atıklar olsun. Metangazının etkisine sebep olan etmenler ormansızlaşma ile birlikte bu tip sıkıntılar doğurdu. Bunların her birisi atmosferdeki sera etkisini arttırarak ısınmaya sebep oldu.”
“1972 Yılında BM İnsan Çevre Bildirisi Kabul Edildi”
1972 yılında stockholmede gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler insan çevresi konferansında sosyal ekonomik yapılar ve gelişme düzeyleri farklı olan birçok ülke çevre konusunda bir araya geldiler ve konferans sonucunda Birleşmiş Milletler insan çevresi Bildirisi kabul edildi.
“2015 Yılında İklim Değişikliği Finansmanı için Paris Anlaşması İmzalandı”
“1992 yılında yine Rio de Birleşmiş milletlerin Çevre ve Kalkınma Konferansı bir araya geldi 1997 yılında Japonya’da düzenlenen Konferansı bir araya geldi.1997 yılında Japonya’da düzenlenen Birleşmiş Milletler iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi kapsamında Paris Antlaşması imzalandı. Aslında Türkiye tüm bu imzalanan protokollerinde tarafı, bu dönemde özellikle 2015’ten sonra iki derece sıcaklık artışı ve bu protokolde bir anlaşmaya varılırdı. 2020 sonrası iklim değişikliği rejimini Türkiye iklim kriziyle mücadele için Birleşmiş Milletler iklim değişikliği çerçeve sözleşmesi kapsamında iklim değişikliğinin azaltılması adaptasyonu finansmanı için 2015 yılında Paris Anlaşması imzaladı imzaladığımız bu anlaşmaya gelince de tüm sera gazı emisyonu neden olan sektörlerin iklim eylem planları oluşturuldu. Bu süreçte Avrupa Birliği Türkiye ile birlikte çalışmayı yürüttü. Ülkeler sürdürülebilirlik kapsamında kaynaklarını doğru kullanmak adına bazı yöntemleri uygulamaya başladılar.2019 yılında Avrupa birliği Yeşil müsabakamı bildirisini yayınladı. Bu mutabakat çerçevesinde sınırda karbon düzenleme mekanizmaları tanıtıldı. Küresel iklim değişikliği ile karşı karşıya kaldığımız durumları konuşmak ,iklim dirençli tarım ağının geliştirilmesi yine bu tarihler arasında söz konusu oldu. Dolayısıyla bizim için 2019 ve 2050 yılları çok önemli. Bulunduğumuz yıllar gerçekten sera gazı emisyonları , küresel iklim değişikliği su ve çevre kaynaklarının temiz kullanımı açısından sanayi sektörlerini oldukça yoğun bir şekilde ilgilendiriyor.”
“2019 Yılında Sera Gazı Konstrasyonlarının Zirveye Ulaşmasıyla Şuaınki İklim Değişikliğiyle Karşı Karşıyayız”
” 2019 yılında sera gazı konsantrasyonları yeni bir zirveye ulaştı . karbondioksit oranı sanayi devrimi öncesi seviyelerinin neredeyse %148 oranında üstüne çıktı. Metan gazın dada yine %260 gibi bir oran var. Atmosferdeki sera gazı seviyesi rekorlarını getiren insan faaliyetleri ve bunun sonucu olarak da maalesef iklim değişikliğiyle şu anda karşı karşıyayız. 29 Temmuz’da belirlenmiş olan bir limit aşımı süresi var. Örneğin 2021 yılında 29 Temmuz gününde dünya 2021 yılının limit aşımı seviyesine ulaştı.
Dünya 1 Yıl içinde Verdiklerini 7 Yıl İçinde Tüketmiş
“Dünya bir yıl içinde verdiklerini 7 ay içinde maalesef tüketmiş ,bu da genelde insan kaynaklı bir tüketme bir başka ifade ile bu bir nokta yedi Dünya varmış gibi insan davranmış .Halbuki elimizde bir dünya var. yedi dünya yok biz dünyanın sınırlarını da aslında insan faktörü biraz zorluyor. Tüketim hızı ve limit aşımı hesaplamaları Aslında 1970 yılından beri yapılıyor ve 1970 yılından beri gerçekten bu seviyelerde yükselmeler var.
“Metan, Kükürt,Sülfür metan gazındaki Artış Küresel İklim Değişikliğini Zorlayan Sınırlara Ulaştı”
“Bunları çok iyi araştırmalıyız biraz önce söyledim özellikle metan gazındaki artış , kükürt dioksit oranındaki artış, sülfürlü bileşiklerdeki artış bizi küresel iklim değişikliğinde zorlayan sınırlara ulaştırdı Ben aslında buradan yakın olarak da kullandığımız ürünlerin de kullandığımız özellikle organik tarım okulunun ürünlerini yoğun olarak kullandığı bir firmadan söz etmek istiyorum tabii benzer birçok sayıda firma var burada zaten amacımız örnek gösterebilmek bir reklam değil sadece bir örnek gösterebilmek burada sürdürülebilirlik amacıyla çalışan gübre konusunda özellikle bakteriler konusunda çalışan süper sol firması Türkiye’nin bu gündemini görerek özellikle organik tarım konusunda bakteri ve organik madde artışı sağlayan ürünleriyle piyasada var.”
“Toprak tahlili Yaptırmadan Toprağa Yeteri Miktarda Ürün Ve Gübre Sağlamak Mümkün Değil”
“Organik ve biyolojik gübreler bitki koruma ürünleri Burada da deklarasyonunda yeşil mutabakatında çevresel ve sosyal alanda fayda yaratan İş modeli iş sağlığı ve tabiat sağlığının koruma yönünde bir öncelik vermesi ve söz vermesi çok önemli çünkü sağlıklı bir çevre ve sağlıklı bir insan olmadan bazı şeyleri sürdürmek ve sürdürülebilir hale getirmek çok mümkün değil. Evet şu anda ekranda gördüğünüz ürün bir bakteri ürünü bu ürünün içinde bakteriler var ve bakteri ile biyo bakteri şeklinde mücadele etmek için pestisitler kullanmak, organik bileşikler kullanmak ,organik madde miktarlarını toprağımızda arttırmak yani nitratlı bileşikleri ve nitrikleri değil organik madde miktarlarını arttırmak çok önemli .Yayınlarımızda hep söylüyoruz programda konuk aldığımız kişilerle de hep aynı şeyleri konuşuyoruz belki .Toprak tahlili yaptırmadan toprağa yeteri miktarda ürün sağlamak gübre sağlamak çok mümkün değil Dolayısıyla ekonomik gübre kullanmanın yolu önce bir toprak tahlili yaptırmak ve neye ihtiyacımız varsa o ihtiyaçlarımızı karşılamak .
“Doğada Gelecek Var”
“Dolayısıyla işte biraz önceden beri sözünü ettiğimiz Bu firma sürdürülebilirlik konusunda “Doğada gelecek var” kavramıyla Birleşmiş Milletlerin almış olduğu 17 kriteri uygulamaya ve küresel iklim değişikliği ile ilgili tedbir alınması gereken konuları bir sürdürülebilir kavramıyla masaya yatırıp, ürünlerinde tamamen bu invasyonu kullanan bir firma.Tabii bunu yapan birçok sayıda firma var bunu takip etmeliyiz bunları araştırmalıyız ve daha çok bu ürünleri tarımsal faaliyetlerimizde kullanmalıyız .Tabii ben bir örnek olarak bu firmayı veya bu ürünleri gösteriyorum. Ama dediğim gibi bundan sonra araştırdığınızda siz de Yeşil Mutabakatı imzalamış Avrupa Birliği iklim değişikliği sözleşmesini imzalamış ya da iklime dirençli tarım ağını geliştirmiş firma ve firma ürünlerini kullanmanızı öneririm Tabii bu firmaların birçok sertifikasyonları var Özellikle organik tarım sertifikasyonu ya da sürdürülebilirlik sertifikasyonu var bu konuyu çok iyi”
“Küresel İklim Değişikliği İle İlgili Çok Büyük Sıkıntımız Var”
“Araştırmanızı sürdürülebilirlik amacıyla ürün üreten firmaları göz önünde bulundurmanızı öneririm , küresel iklim değişikliği ile ilgili çok büyük bir sıkıntımız var. Özellikle metan gazıyla Sera emisyonlarıyla karbondioksit emisyonları ile çok büyük sorunumuz var bunu kendi bireysel çabalarımızla acaba nasıl kontrol altına alabiliriz. Bakteri kullanması biyopestisit kullanması organik tarıma değer veren sürdürülebilirliği önemsemiş ve bir Yeşil Müsabakat imzalamış bir firmadan da örnek verdim. Eğer kendi fındık artıklarınızı özellikle zuhruflarınızı gübre olarak kullanabilirsiniz.
” Fındığın İhtiyaç Duyabileceği Tüm Mikro ve Makro elementleri Aslında Geri Kullanabiliyoruz”
“Demir, bakır, çinko bir sürü mikro elemente ve makro elemente bakılmış mı analizde ve gönderilen numune olarak, ortalama 1 kilogramlık bir numune burada fındık zurfunda. Biz fındığın ihtiyaç duyabileceği tüm mikro ve makro elementleri geri kullanabiliyoruz. Burada yapmamız gereken tek şey harmandan sonra fındık artığı olan zürafları kesinlikle yakıp çöpe atmadan bunları kompostlaştırarak geri kazanmayı bilmek durumundayız. Bir diğer analiz fındığın dal ve parça artıklarına bakın fındığın dalları ,özellikle fındık yaprakları fındığın dalı dip sürgünleri ve budama artıklarından yapılmış bir analiz Burada da görüyorsunuz yine özellikle toplam azot potasyum , demir ,bakır bu analizleri benden talep edebilirsiniz.2022 yılının Şubat ayında yapılmış bir çalışma Mersin Alata bahçe kültürleri merkezinde yapılmış bir çalışma . Yani buradan özetle şunu diyorum fındık tarımı yapıyoruz ,fındık tarımında fındığın her türlü artığını özellikle zuruf artıklarını dal, yaprak budama artıklarını, dip Sürgüne artıklarını fındıkta gübre olarak kullanmayı başarmamız gerekiyor. Toprağımızın organik maddesini, bu ürünleri kullanarak arttırabiliriz.”
“Organik Madde Miktarını Arttırmadan Toprakta Herhangi Bir Zenginleşme Sağlanamıyor”
Genelde %2’nin altında Karadeniz’de de durum maalesef böyle.Küresel iklim değişikliğine bağlı olarak ve asidik yağmurlarla birlikte pH değerlerimiz de çok düşük. Yani normalde fındık için 6,5 pH’ı beklerken şu anda ph’larımız 4.5 seviyelerinde bunu artırmanın yolu gerçekten organik madde miktarının artışıyla birlikte gerçekleşiyor. Organik madde miktarını arttırmadan toprakta herhangi bir zenginleşme maalesef sağlanamıyor kullandığımız kimyasal gübrelerin çoğu özellikle işte her bir sütler ve kimyasal gübreler toprağın sıkılaşmasına ve organik madde miktarlarının düşmesine sebep oluyor organik madde miktarındaki düşüşte toprağın su tutma kapasitesini maalesef azaltıyor sayısal olarak şunu söyleyebiliriz toprakta%1’lik bir organik madde artışı Yaklaşık 16,5 Ton su tutmaya sebep oluyor hele bir de gördüğünüz gibi toprak sertlenmişse yukarıdan aşağı suyun tutulması oldukça kolay bir hale geliyor. ”
“Toprağın Türü Nedir Sorusu Bizim İçin En Önemlisidir”
En önemli göstergelerimizden bir tanesi toprağın niteliği burada toprağın makro ve mikro özelliklerinin yanı sıra toprağın türü nedir? Bunu bilmemiz çok önemli çalışmayı yürüttüğümüz toprakta Kumlu, kıllı, hafif kirli bir durum söz konusuydu ki çalışmayı yürüttük.
“Bundan yaklaşık 20 yıl 30 yıl önce bu günün şartlarının bu şekilde yaşanacağını tahmin ederek , bir mutabakat formu yayınladı. İşte biraz önce size tarih sıralamasını yaptım 1972 yılında başlıyor. Aslında bu endişe ve 1990’ların ortasına gelindiğinde ,içinde bulunduğumuz bu günleri tahmin edilerek bir mutabakat formu hazırlanıp, bütün dünya ülkelerine bu deklarasyon yayınlanıyor.”
“2021-2022-2023 Yıllarında Gözle Görülür Bir Şekilde İklim Değişikliyle Karşı Karşıyayız”
“2019 yılında en son yapılan Paris Anlaşması ile Türkiye bütün bu sürece dahil oldu.2015 yılından itibaren de çalışmalar yürümeye başladı Ama özellikle 2022-2021 ve 2023 yıllarında artık gözle görülür bir şekilde iklim değişikliği ile karşı karşıyayız. Ocak ayının sonlarına geldik hala hava sıcaklıklarında 7 derecenin altına düşen bir tablo var karşımızda. Bu da ister istemez bizi erken ilkbaharda onları konusunda rahatsız ediyor Ama tabi bütün bunları sırasıyla söyledik sektörlerin birbiriyle uyumlu çalışması gerektiğini söyledik.”
PROGRAMIN TAMAMINI İZLEYEBİLİRSİNİZ