Ünye Müftülüğünce organize edilen ‘’Değişen Toplumda Değişen Aile ve Çocuk Eğitimi’’Konulu konferans Halil Efendi Sosyal Tesislerinde gerçekleştirildi.
Gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Mustafa Köylü katıldı.
Ünye Müftüsü Vedat BAŞSAN, Müftülük Şefi Hakan SERÇE, Murakıp Mustafa OCAK, Merkez ve Mahallelerde görev yapan din görevlileri, Kur’an kursu öğreticileri ve vatandaşların hazır bulunduğu program saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı.
Ardından Döşemedibi Mahalle Camii İmam Hatibi Süleyman ŞEMSEK kur’an tilavetinde bulundu.
Programın açılış konuşmasını Ünye Müftülüğü Aile ve Dini Rehberlik Büro görevlisi Hatice ŞAHİN yaptı.
Daha sonra Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Mustafa Köylü ‘’Değişen Toplumda Değişen Aile ve Çocuk Eğitimi’’Konulu konferansını vererek önemli tespitlerde ve uyarılarda bulundu.
Konferanstan Önemli Başlıklar:
Ayetler Işığında Aile
• “Ey Rabbimiz! Bize göz nuru olacak eşler ve çocuklar bahşet; bizi Sana karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseler için örnek ve öncü yap” Kur’an 25:74.
• “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan bir ateşten koruyun.” Kuran 66:6.
• Atasözleri Işığında Aile ve Evlilik
• “Ne pahasına olursa olsun evlenin! Eşiniz iyi çıkarsa mutlu olursunuz. Kötü çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.” Sokrates.
• “Ocağın yakışığı odun; evin yakışığı kadın”
• “Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içerdekiler de çıkmak için uğraşır dururlar. (Çin atasözü ).”
• “Yağmur tavına ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.” Türk Atasözü
• “Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.” Türk Atasözü
• “Sağır bir kocayla, kör bir kadın mutlu bir çifttir.” Danimarka Atasözü
AİLENİN GENEL YAPISI VE GELECEĞİ
20. yüzyılda büyük değişiklikler meydana gelmiştir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Sanayileşme, endüstrileşme, teknolojikleşme, şehirleşme, aile hayatı, cinsel devrim, cinsiyet rollerinin değişmesi, evlilik dışı beraberlilikler, geleneksel aile fonksiyonunun kaybı, bireyselcilik, materyalizm ve sekülerizm.
Ailenin geleceği ile ilgili iki görüş vardır:
İYİMSER GÖRÜŞ
KÖTÜMSER GÖRÜŞ
İyimser görüşe göre, günümüzdeki ailenin düşüşü ya da çöküşü diye bir şey yoktur. Dolayısıyla ailede meydana gelen değişmeler, sadece çağdaş toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik bir değişimdir.
Kötümser görüşe göre ise, mevcut çöküş halindeki aile, çökmeye ve bozulmaya gelecekte de devam edecektir.
Bu görüşü savunanlara göre, gelecekte boşanma oranları daha da artacak, bekarlık bir yaşam şekli olarak tercih edilecek, çocuk yapmama normatif olarak kabul edilecek, aileler, geçmiş dönemlere göre fonksiyon, güç ve otoritelerini kaybedecekler, kültürel bir değer olarak ailenin önemi azalacak, insanlar aile yaşamına ilişkin zaman, para ve enerji harcama yerine, daha çok kendileri için yatırım yapacaklardır.
Yine kötümser görüşü savunan kişilere göre, gelecekte “aile” yerine “alternatif aile şekilleri” ortaya çıkacaktır.
• 1. Tek ebeveynli ailelerin sayıları giderek artacaktır.
• 2. Nikâhsız “birlikte yaşama” biçimleri artmaya devam edecektir.
• 3. Eşcinsel çiftlerin birlikte yaşamayı tercih ettikleri yaşam şekilleri aratacak.
• Boşanma oranlarının artması da insanların daha geç evlenmesine ya da bekar kalmayı tercih etmelerine neden olacaktır.
• “Parçalanmış aile” ve “tamamlanmamış aile” (evlilik dışı çocukların olduğu aile) türleri hakim olacaktır.
Ailenin geleceğiyle ilgili senaryolar gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin, günümüzde aile yapısını tehdit eden krizler şunlardır:
Evlilik yaşının gecikmesi
Boşanma olaylarının artması
Aile rollerinin değişimi: Yeni anne ve baba rolleri
Tek ebeveynli çocuklar
Aile bireylerindeki sayının azalışı
Çocuk sahibi olmada karşılaşılan zorluklar:
İş hayatı ve geç evlenme
Aile reisliği sorunu
Ailenin yaşlanması
Yalnızlık (tek başına yaşama sorunu)
Evlilik dışı yaşamın yaygınlaşması
Ekonomik sorunlar
ANNE BABA TUTUMLARI VE ÇOCUKLAR ÜZERİNE ETKİLERİ
Baskıcı Anne-Baba
Bağımlı, utangaç, yönetilmeye hazır, sosyal açıdan yetersiz, gergin, acımasız, kavgacı, ilgisiz, yalancı ve ikiyüzlü.
Aşırı Koruyucu Anne-Baba
İçe dönük, bağımlı, yönetilmeye hazır, sosyal gelişim açısından yetersiz, doyumsuz, güvensiz, kıskanç, uyumu güç, sinirli, saldırgan, mutsuz ve duygusal sorunlu.
Aşırı Serbest Anne Baba
Doğru ve yanlış konusunda kararsız, denetim yetersizliği, aşırı serbestlik beklentisi, sorumsuz, bencil, özgürlüğü kısıtlandığında da saldırganlık ve isyankar davranışlar sergileme.
Mükemmeliyetçi Anne-Baba
Ağır nörotik gelişim, aşağılık duygusuna sahip, utangaç, içe dönük ve yalnızlık.
İlgisiz Anne ve Baba
Kindar, kavgacı, isyankar, saldırgan, suça eğilimli ve güvensizlik.
Dengesiz ve Tutarsız Anne-Baba
Ürkek, korkak, kararsız, güvensiz.
Dengeli Anne-Baba
Uyumlu, kendine güvenen, tutarlı, mutlu
DİN VE AHLAK EĞİTİMİNDE ETKİLİ OLMAK İÇİN GEREKLİ ŞARTLAR
1.Mutlu ve Huzurlu Bir Aile Ortamı Oluşturmak
2.Çocuğun Gelişim Özelliklerine Dikkat Etmek
3.Çocuklara Yönelik Dengeli Bir Disiplin Uygulamak
4.Çocuğa İyi Örnek ve Model Olmak
5.Aile Bireyleri Olarak Birlikte Hareket Etmek
6.Dini ve Ahlaki Değerlere İlişkin Bilgi Vermek
7.Kitle İletişim Araçlarının Zararlarından Korumak
Mutlu ve huzurlu ailenin özellikleri şunlardır:
Sadakat: Aile birliğine önem verme ve aileyi bir bütün olarak kabul etme duygu ve düşüncesidir.
Zaman Birlikteliği: Zamanı mümkün olduğunca aile bireyleriyle birlikte geçirmedir.
İletişim: Aile fertleri arasında açık ve etkili iletişim şeklinin mevcut olmasıdır.
Takdir ve Teşvik Etme: Aile fertlerinin birbirlerine karşı olumlu duygu ve düşünce ile hareket etmeleri, olumlu yönlerini görme, takdir etme ve iyilikleri teşvik etmeleridir.
Rol performansları: Aile üyelerinin her birinin üzerine düşen rolleri gereğince yerine getirmesidir.
Manevi ortam: Allah’a iman, ahlaki davranış, dini yaşantı, ümit ve iyimserlik duyguları, doğruluk, sadakat, şuurluluk, erdemlik ve öz saygınlık gibi güzel hasletlerin ev ortamında yaşanması ve hakim kılınmasıdır.
Kriz ve stresle başa çıkma: Aile yaşamındaki olumsuz durumlara, olumlu bakabilecek noktaları bulma ve onlar üzerine odaklaşmak.
Mutlu ve Huzurlu Bir Aile Ortamı Oluşturmak
• “Asalet boyda değil, soyda;
• İncelik belde değil, dilde;
• Doğruluk sözde değil, özde;
• Güzellik yüzde değil, yürekte olur.” Mevlana
• “Sevdiklerinize bir gül verin,
• Gülünüz yoksa “gülüverin.”
• “Kapı açılır yeter ki sen vurmasını bil,
• Ne zaman bilmem,
• Ama yeter ki sen o kapıda durmasını bil.”
• “İnsanı güzel yapan yüzdür,
• Yüzü güzel yapan gözdür,
• İnsanı insan yapan
• Ağzından çıkan sözdür.” (Mevlana)
• 2. Çocuğun Gelişim Özelliklerine Dikkat Etmek:
• 0-2 yaş bebeklik dönemi:
• 2-6 yaş ilk çocukluk dönemi:
• 6-10 yaş çocukluk dönemi:
• 10-14 yaş ön ergenlik dönemi:
• 14-17 yaş ergenlik (delikanlılık dönemi):
3. Dengeli Bir Disiplin Uygulamak:
Hem çağdaş eğitimciler hem de klasik İslam eğitimcilerinden bazıları, son çare olarak ve aşırı olmamak kaydıyla fiziki cezanın verilebileceğini ifade etseler de, din ve ahlak eğitiminde fiziki ceza etkili bir metot olmadığı gibi, olumsuz yönde etki etmektedir.
Dayak, uygulayanda pişmanlık duygusu uyandıran, dövülenin ruh sağlığını bozan, çevresindekileri üzen ve kızdıran, bir anlık öfke patlaması niteliğinde, zararı faydasından çok bir ceza yöntemidir.
• 3. Dengeli Bir Disiplin Uygulamak:
• Pozitif Disiplin
• Çocuğu şartsız olarak sevmek ve sevdiğini ifade etmek
• Çocuğa güvenmek
• Çocuğu tanımak
• İyi model olmak
• Tutarlı olmak
• Davranışlarına sınırlar koymak
• Olumsuz davranışlarının nedenini anlamaya çalışmak
• Çözüm için seçenekler sunmak, yol göstermek
• Çocuğu kardeşleriyle ya da arkadaşlarıyla kıyaslamamak
• Rahat, sakin ve sabırlı olmak
Disiplin
“Ana Babalara Öğütler” (ABD):
• 1910- Çocukları döverek eğitin
• 1920- Çocukları yoksun bırakarak eğitin
• 1930-Çocukların yaramazlıklarını görmezden gelin
• 1940-Çocukları ikna ederek eğitin
• 1950-Çocukları severek eğitin
• 1960-Çocukları severek dövün
• 1970-Çocuklar mı? Hepsinin canı cehenneme
4. Çocuğa İyi Örnek ve Model Olmak:
Bir atasözümüzde “Ağaca çıkan keçinin, dala bakan oğlağı olur.”denmektedir.
Çocuklar, sözden ziyade davranışların etkisinde kalırlar. Anne ve babanın ne olduğu, ne söylediğinden ve ne yaptığından çok daha önemlidir.
Eğer anne-baba, çalışma, sevme, affetme, nazik olma, sorumluluk sahibi olma ve dürüst olma gibi birtakım dini ve ahlaki kuralları öğütlüyorsa, bunları başta kendilerinin yapması ve yaşaması gerekir.
Çocuklar, iyi ya da kötü olsun, birçok sosyal davranışı başkalarını gözlemleyerek öğrenirler. Günümüzde bu yaklaşım, “sosyal öğrenme modeli” olarak adlandırılmaktadır.
Çocuğun alabileceği en iyi model de anne ve babadır.
• Normal gelişim süreci içerisinde, kız anneyi, erkek çocuk da babayı model alır ve onun gibi olmaya çalışır.
• Erkek çocuğun babasıyla özdeşim kurabilmesi için, babanın ailede pasif, silik bir yapıda değil, aktif ve etkin olması gerekir. Aksi takdirde, başka nedenlerle beraber, çocukta cinsel kimlik karmaşası da yaşanabilir.
Anne de sevgi, merhamet ve şefkat timsali olmalıdır.
Model olma ile ilgili olarak aşağıdaki tespitler son derece önemlidir.
Eğer bir çocuk, sürekli eleştirilmişse kınama ve ayıplamayı öğrenir
Eğer bir çocuk, kin ortamında büyümüşse kavga etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk, alay edilip aşağılanmışsa sıkılıp utanmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk, sürekli utanç duygusuyla eğitilmişse kendini suçlamayı öğrenir.
Eğer bir çocuk, hoşgörüyle yetiştirilmişse sabırlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk, desteklenip yüreklendirilmişse kendine güven duymayı öğrenir.
Eğer bir çocuk, övülmüş ve beğenilmişse takdir etmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk, hakkına saygı gösterilerek büyütülmüşse adil olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk, güven ortamı içinde yetişmişse inançlı olmayı öğrenir.
Eğer bir çocuk, kabul ve onay görmüşse kendini sevmeyi öğrenir.
Eğer bir çocuk, aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.
5. Aile Bireyleri Olarak Birlikte Hareket Etmek:
Davranış birlikteliği, eğitimde başarılı olmanın ilk ve en önemli şartıdır.
En basit şekliyle, babanın hatalı bulduğu bir davranış, anne tarafından onaylanıyorsa; annenin hoş karşılamadığı bir davranış da baba tarafından teşvik edilirse, çocuklara bir takım olumlu değerlerin kazandırılması mümkün değildir.
Anne ve babalar birlikte hareket etmeleri gerekir derken, bunun her alanda mutlak anlamda birlikte hareket etmeleri ya da bazı durumlarda görüş ayrılığına düşmemeleri anlamına da gelmez.
Burada önemli olan, farklı görüşleri varsa, bunun nedenini çocuğa anlayacağı bir şekilde izah etmek, ya da daha doğrusu, bu farklı görüşleri çocuğun yanında tartışmamaktır.
6. Dini ve Ahlaki Değerlere İlişkin Bilgi Vermek:
Eğitimin bilgi, davranış ve duygu olmak üzere üç boyutu vardır. Davranış, daha çok taklit ve model yoluyla öğrenilirken, hangi davranışın iyi, hangi davranışın kötü olduğu hususu da daha ziyade bilgi yoluyla öğretilir.
Konuyla ilgili olarak bir atasözümüzde, “Çocuk, çok seversen bahtsız, çok söylersen arsız, aç bırakırsan hırsız olur.” denmektedir.
Bu bakımdan çocuklara kısa ve sade fikirler verilmelidir. Kur’an’ı- Kerimde Lokman (as)’ın oğluna, kısa ve öz olarak birtakım tavsiyelerde bulunduğunu görmekteyiz.
Ayrıca, çocukların olumsuz ve yanlış davranışlarına vurgu yapmak yerine, doğru, iyi ve güzel davranışlarına vurgu yapılmalıdır.
Çocuğun hatalı davranışları karşısında onur kırıcı, hakaret içeren sözler yerine, onun yanlışı görmesine yardımcı olacak sözler söylemek, uygun bir şekilde açıklama getirmek, daha etkili olur.
7. Kitle İletişim Araçlarının Zararlarından Korumak:
Günümüz kitle iletişim araçları özellikle TV ve Internet tam bir zaman harcama araçlarıdır.
Televizyon karşısında geçirilen zaman, aktif olarak insan hayatının yaklaşık % 25’ine tekabül etmektedir.
Kitle iletişim araçları çocuklarda, başta saldırganlık ve şiddet olmak üzere, cinsel istismar, hırsızlık, gasp ve çalışmadan köşe dönme fikri gibi, pek çok olumsuz tutum ve davranışların oluşmasına neden olmaktadır.
Çocukları olumlu ya da olumsuz yönde etkileyen en önemli faktörlerden birisi de çocukların okuduğu kitaplardır.
Kitaplar, çocuğun zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminde önemli bir uyarandır.
Çocuk nasıl ki anne ve babasını model alıyorsa, okuduğu kitaptaki kitap kahramanlarını da model olarak alabilir.
Dolayısıyla çocuklara eğitici yönünden sağlıklı davranış değişikliği geliştirmeyen, sanat değeri olmayan, okuma zevki ve ilgisi vermeyen, aksine çocukları şiddete yönelten kitaplardan uzak tutmak gerekir.
Kitle iletişim araçları için, anne ve babalara düşen, onları tamamen yasaklamak yerine, seçici davranarak, birlikte izlemek ve mümkün olduğunca onların yerine alternatif etkinlikler düzenlemektir.
Sonuç
• “Mutsuz yuvadan mutlu çocuk çıkmayacağı gibi, mutlu yuvadan da mutsuz çocuk çıkmaz.”
“Sorunlu çocuk yoktur, sorunlu anne-baba vardır.”
Program Prof. Dr. Mustafa Köylü’ye hediye takdimi ile sona erdi.