Merhaba sevgili okurlar,
Bugün sizlere son dönemde sık sık karşımıza çıkan ve adeta bir “çağın hastalığı” haline gelmiş bir meseleden bahsedeceğim: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” çıkışı.
Biliyorsunuz, bu sorunun muhatabı bazen uçağın kabin memuru, bazen trafikteki polis, bazen de sıradan bir vatandaş oluyor. Yakın zamanda iki örnek oldukça gündemdeydi. İlki; Dubai’den İstanbul’a uçarken THY uçağını birbirine katan, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Milyar dolarlık adamım. Türkiye’yi satın alırım!” diye bağıran Petlas Yönetim Kurulu Üyesi beyefendi. İkincisi ise; ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses’in kızı Dilan Çıtak’ın uçakta kabin memuruna saldırması.
Bu olayları okudukça aklıma bir fıkra geldi, tam da bu durumları özetleyen cinsten. Buyurun, gülelim mi, üzülelim mi, siz karar verin:
Bir gün makam mevkii sahibi bir beyefendi, trafikte polis memuru tarafından durdurulmuş. Olay basit: Ehliyet, ruhsat kontrolü… Ancak bizim beyefendi, kendisini evrenin merkezi zannederek polise bağırmaya başlamış:
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?!”
Polis memuru ise gayet sakin bir şekilde cevap vermiş:
“Hayır, kimliğinizi verirseniz öğrenicem.”
Beyefendi şaşkın, sinirli… Öyle ya, herkes onu tanımalıydı! Kimlikte yazan isminin altına sanki “Özel İnsan” mührü basılmış gibi hissediyor. Ancak polis işi büyütmemiş, telsizi eline alarak şu anonsu yapmış:
“Amirim, burada kim olduğunu bilmeyen bir vatandaş var. Ne yapalım?”
Bu trajikomik durum aslında hayatın her alanında karşımıza çıkıyor. Bu “Kim olduğumu biliyor musun?” sendromu, ülkemizde genellikle iki tip insanda patlak veriyor:
“Abi, seni döverim” modunda, ayakkabısını zor bağlayan mahalle delikanlıları.
“Benim altımda makam var, bak delirtme beni” diyen, lüks araçtan yeni inmiş sonradan görmeler.
Psikologlar bu tür çıkışlara “narsist cinneti” diyor. Egolar Everest’e tırmanmışken, karakter yerlerde sürünüyor. Oysa bu durum, gelişmiş ve demokratik ülkelerde ağır sonuçlar doğurur. Örneğin, Avustralya’da bu söz açıkça tehdit kabul edilir; binlerce dolar ceza yersiniz veya üç ay hapiste kitap okursunuz. Bizde mi? Sözün üzerine bir bardak soğuk su içilir ve herkes yoluna devam eder.
Oysa, bir insanın “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” sorusunun en güzel cevabı ise çok basittir:
“Hepimiz Allah’ın sevgili kullarıyız.”
Sonuçta hayat kısa, ego büyük. Mevlana’nın da dediği gibi:
“Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Kendimizi hatırlatmak zorunda kalmadığımız bir hayat dileğiyle…
Sevgilerle,
Adını unutturmayanlardan değil, kalbinde iz bırakanlardan olun.