video haber

29.07.2015 tarihinde Ünye Atatürkçü Düşünce Derneği Ünye Şubesinde Basın Mensupları aracılığı ile Kamuoyuna duyurulması amacı ile Atatürkçü Düşünce Derneği Ünye Şube Başkanı Ali Rıza ATEŞ basın açıklamasında bulundu.

Gerçekleştirdiği bu basın açıklamasında ülke sorunlarına da değinen Atatürkçü Düşünce Derneği Ünye Şube Başkanı Ali Rıza ATEŞ,  İzlenen omurgasız dış politika yüzünden, ülkemizin bu din ve mezhep savaşlarında taraf olmaya itildiğini dile getirdi.

Atatürkçü Düşünce Derneği Ünye Şube Başkanı Ali Rıza ATEŞ;

”Ülkemizin içinde bulunduğu sahipsizliğe, Ulusunun, Milletinin Cumhuriyet değerlerinin sonuna kadar arkasında duracak olan biz Kemalistlerin, halkla olan birlikteliği ve azimli mücadelesi son verecektir.

Atatürk’ten sonra, bu güne kadar, ülke ne çekmiş ise bugünkü duruma nasıl düşürülmüş ise, bunun müsebbipleri, emperyalist güçlerin hegomanyasından bir türlü kurtulamayan veya kurtulmak istemeyen siyasilerde onların mensubu olduğu iktidarlar ile onların takip ettiği yanlış politikalardır. Bu günlere nasıl gelindiğini ise, mutlaka bilmemiz gereklidir.

Laik düzeni savunmak yerine dini değerlerimiz üzerinden yapılan istismarla tehlikeli bir kutuplaşma yaratılmış ve bu sebepten dolayı ne amaçla olduğunu bilmediğimiz bir savaşın eşiğine getirilmişizdir.

Son 13 yıldır, bu ülkeyi yöneten zihniyet, Cumhuriyetimizin temel değerlerini hiçe sayan tutumları ile, laik düzeni savunma yerine, dini inançlarımız üzerinden yaptığı istismarla, insanları ayrıştırıp, tehlikeli bir kutuplaşmayı yaratmıştır. Bunu çok iyi değerlendiren dış odaklı emperyalist güçler, Türkiyeyi Ortadoğu bataklığına çekmeyi başararak, bu gün kiminle ne amaçlı olduğunu dahi bilmediğimiz bir savaşın eşiğine bizleri getirmiştir.

”Ben dedim oldu” mantığı ile tek kişinin ruh haline göre devlet kadroları oluşturulmuştur.

Ben dedim oldu mantığı ile, tek kişinin ruh haline göre devlet kadroları oluşturulmuş ve mevcut bu kadrolar da ülke yönetimine dahil edilmiştir. Hukukun üstünlüğü, adalet mülkün ve var oluşun temelidir ilkesi ve sözü bugün tozlu raflara bırakılmıştır. Emperyalist güçlerin, Irak, Mısır, Suriye, Libya ve Ortadoğu ve İslam coğrafyasındaki emellerine, şu an ülkemizi yöneten siyasi iradeye çanak tutmuş hatta destek vererek, adını ismini dahi telaffuzdan aciz olduğumuz, sayıları her geçen gün artan terör gurupları bölgede yaratılmış, kimin kiminle neden savaştığı dahi belli olmayan ancak Müslümanın Müslümanı acımasızca katlettiği din ve mezhep savaşları bölgeyi kan gölüne çevirmiş ve silah tüccarları daha da zenginleştirilmiştir.

İzlenen omurgasız dış politika yüzünden, Ülkemiz bu din ve mezhep savaşlarında taraf olmaya itilmiştir.

Ülkemizin itibarı zedelenmiş„ 20 milyon fakir muhtaç insanımız varken, yıllık harcamaları 10 milyar dolarları bulan, gereksiz olarak bu ülkeye getirilen mültecilere, bu muhtaç ve fakir milletin kaynakları fütursuzca aktarılmış, aktarılmaya da devam edilmektedir. Gerek içte gerekse dış da devam eden istikrarsız tutum, ekonomiyi çökertmiş, yabancı yatırımcılar apar topar ülkeyi terk etmiş, getirilen mültecilerin kamu düzenini bozması nedeniyle le de turizm çökmüş, bu yolda elde edilen kazanımlarımız da yok olmaya başlamıştır. Ülkeyi yönetenler rüşvet ve menfaat sarmalından kurtulamamış, hırsızlık, yolsuzluk, talan, çalma çırpma meşru hale getirilmiş, tüm yolsuzlukların üstü kapatılmış, halkın adalet hak hukuk anlayışı da bu yüzden dejenere olmuş ve toplumun çoğu kesimi de bu dejenerasyona ortak edilerek, iktidar yanlısı toplum yaratılmıştır.

Ülkemizde işsizler ordusu oluşmuştur.

En büyük darbe ise, demokrasimize, Cumhuriyetimizin kazanımlarına„ insan hak ve özgürlüklerine, adalete ve tarafsız özgür basına yapılmış olup insanlarımızın özgürlük hakları gasp edilerek, tek adamlığın ve tek liderliğin ruh haline teslim edilmiştir. Emeğinin karşılığını alamadığı için köylü tarımı ve hayvancılığı terk etmiş, temel ihtiyaçlarımız olan gıda maddeleri dahi, bir tarım ülkesi olan ülkemizde ithal edilir duruma gelmiş olup teknolojik dışa bağımlılığa ilaveten, tarıma, hayvancılığa ve istihdama dayalı olan bir dışa bağımlılık yaratılmış, istihdama ve üretime dönük yatırımların olmaması nedeniyle de, ülkemizde işsizler ordusu oluşmuştur.

Hala daha istikrarlı bir hükümet kurulamaması ve emanetçi hükümetin ülkeyi yönetmeye çalışması ülkemizde bir kaosa neden olmaktadır.

Milli değerlerimiz ve milli bayramlarımız her geçen gün zaafa uğratılarak, ulus olma değerlerimiz bir bir yok edilmeye mahkum edilmiştir. Dünya devletleri nezdinde, dış basında ve hatta İslam alemindeki devletlerin bize olan güvenleri ve destekleri çekilmiş, ülkemiz bu gün yalnızlaştırılmıştır. Seçim sonrası istikrarlı bir hükümetin halen kurulamaması nedeniyle de ülkemiz başsız hale getirilmiş mevcut hükümet de emanetçi sıfatı ile ülkeyi yönetmeye çalışmakla, Ülkemizin daha da fazla bir kaosa sürüklenmesine neden olmaktadır. Ergenekon, balyoz, xs. gibi uydurma olduğu sonradan anlaşılan sahte davalar ile, Türk Silahlı Kuvvetleri bizzat siyasi iktidar tarafından itibarsızlaştırılmış, onlarca masum insan ya ölüme terk edilmiş, ya da hapse atılarak perişan edilmiştir.

Menfaat çatışması sebebi ile ülkeyi birlikte yönettikleri Gülen Cemaati ile ters düşmüşlerdir.

10 yıl aynı kadrolarla bu ülkeyi beraber yönettikleri Gülen Cemaati ile menfaat çatışması yüzünden ters düşülmüş, paralel yapı ile mücadele adı altında, cemaat mensubu olsun veya olmasın tüm kamusal alanda görev yapanlar, haksız ve insafsızca yerlerinden edilmiş ve hapislere tıkılarak emniyeti ve kolluk güçlerini görev yapamaz duruma sokarak, halkın bu kurumlara ve adalete olan güvenlerinin sarsılmasına ve bir korku hegomanyası yaratılmasına sebep olunmuştur. Çalışma hayatı, sağlık, eğitim, adalet mekanizmaları zaafa uğratılmış, akla ilme ve fen’e dayalı eğitim yerine, din eksenli gerici bir eğitimin benimsenmiş olması, elit insan kadrolarının da yetişmemesine sebep olmuş, aydın insanlar yerine okuyan veya okuduğunu zanneden kara cahiller yaratılmıştır.

Her kurum devlet ve millet adına görev yapma yerine, mevcut siyasi iktidar adına görev yapmaya zorlanmıştır.

Tüm devlet ve kamusal alanda çalışanların çoğu kadrolaştırılmış ve mevcut iktidarın, tek adamlığın, siyasi ve dini görüşüne riayet eden veya edecek olan ümmet kadroları oluşturulmuş, valisinden kaymakamına, kolluk güçlerinden devlet makamlarına kadar çoğunun biat kültürü içinde istihdamları yapılmıştır. Karşı gelenler ve bu düzene uymak istemeyen onurlu ve şerefli insanlar ya görevlerinden alınmış, ya sürgün edilmiş ya da hapse atılmış ve böylelikle kamusal alanda çürümeler başlamış, kurumlar arası işbirliği ve diyalog kopartılmış, her kurum devlet ve millet adına görev yapma yerine, mevcut siyasi iktidar adına görev yapmaya zorlanmıştır.

Elinden silahı bırakmayan terör örgütü PKK temsilcileri ile masaya oturmak ve izlenen yanlış politikalar yüzünden, bugün o bölgede kamu istikrarı yok olmuş, resmen olmasa da fiilen ülkemizin üniter yapısı ile, bölgenin kamu düzeni bozulmuş, insanlarımızın güvenliği PKK tehdidi altında olup, her gün masum insanların kanı dökülmektedir.” şeklinde açıklamalarda bulundu.