Gündeme dair soruları yanıtlayan Kurtulmuş “Bakanların atamalarını kontrol altına almaya çalışmıyoruz” dedi. Başbakan Yardımcısı kabineye giren HDP’li bakanlar için ise “Uyumlu çalışacaklarını tahmin ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, “Türkiye’nin güvenlik meselesi, bütün bunlarla birlikte 7 Haziran’dan sonra kurulamamış koalisyon ve geçici hükümet şartları, eğer inanın ki demokrasisi kırık dökük işleyen bir ülke olsaydı şimdiye kadar ekonomi çoktan altüst olmuş olurdu, Türkiye’deki bütün dengeler çok zor kurulacak şekilde bozulmuş olurdu. Allah’a çok şükür ki Türkiye ekonomisinin, bu dönemi nispeten küçük dalgalarla atlatıyor olması, Türkiye demokrasisinin sağlamlığından kaynaklanıyor” dedi.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, A Haber’de katıldığı canlı yayında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kurtulmuş, “Yurtiçi gezilere başladığınızı biliyorum, seçmen bazındaki kıpırdamalar, AK Parti’nin oylarını yeterli düzeyde yukarı sıçratacak şekilde mi” sorusu üzerine, şöyle konuştu: “Bir kere 7 Haziran’ın önemli sonuçlarından birisi şuydu; seçmen, genel anlamda söylüyorum, AK Parti’yi defterden silmiş, ‘artık bundan sonra sana muhalefet görevi verdim’ dememişti. Tam tersine, ‘iktidarın bir numaralı sorumluğunu yine sana veriyorum’ dedi ama bir koalisyon kurulamadı. Şimdi bu süre içinde hem koalisyon görüşmeleri sırasında hem bu geçici hükümetin kurulması sırasında ortaya konulan tablo, son derece sorumluluk sahibi, gerçekten Türkiye’nin menfaatlerini önceleyen ve Türkiye’yi herhangi bir krize, kaosun içine sokmaktan kaçınan tavırdı. Bunu seçmen gördü, görüyor. Bu anlamda da bundan sonraki seçimde bu sürecin belki de sonucu olarak ‘evet, senin artık tek başına iktidar olman lazım, eksik kalan oyu veriyorum ve seni tek başına iktidara getiriyorum’ diyeceğine inanıyoruz. Ümit ediyorum ki AK Parti bu seçim sonucunda Türkiye’de tek başına iktidar olabilecek bir çoğunluğu elde edecek.
Tabii sadece çoğunluk da yetmiyor, bu aldığımız oyların iller bazında dağılımı, buradaki ortaya çıkan tablolar da AK Parti’nin gerçekten tek başına iktidarı yakalayacağı kampanyayı ortaya koyacak. Bunun için kongremizi ve kampanyamızın bütün, artık bundan sonra kongre ve kampanya diye iki süreç yok, aslında kongre günü ile birlikte seçim kampanyası da başlamış olacak. Bundan sonra çok aktif bir şekilde 7 Haziran seçimlerindeki, öncesindeki eksikliklerimizi ümit ederim ki tamamlayarak, yolumuza devam edeceğiz ve inşallah 1 Kasım’da Türkiye’de tek başına iktidar tablosu ortaya çıkacağını temenni ediyoruz ve bu istikamette çalışıyoruz.”
“Kongre önemli döneme rast geldi. Seçimlerden hemen önce kongre olacak, genellikle kongrelerdeki heyecan ya da heyecansızlık, parti tabanını etkileyen unsurdur. Yeterli bir heyecanı var mı sizce? Belli şarkınız, sloganınız oluştu mu? Genellikle kongrelerde bir teşkilatta, genel merkezde değişiklik olur beklentisi doğar. Bu seferki kongrede siz parti yönetiminde bir değişikliği bekliyor musunuz” şeklindeki bir soruyu da yanıtlayan Kurtulmuş, şunları söyledi: “Tabii öncelikle kongre, bir seçim kampanyasının bir parçası. Çok az vakit kaldı. Dar bir sürece sıkıştı ama sonuç itibarıyla kongrenin büyük motivasyon oluşturacağını ümit ediyoruz ve orada ortaya konulan performans, slogan, oraya ortaya konulan fikirler, Genel Başkanın kongredeki konuşmaları, sloganlar, gelecek Türkiye’ye ilişkin ortaya konan yol haritası ve Türkiye’nin 2023 hikayesinin belki güncelleşmiş anlatımları, bütün bunların hepsiyle birlikte seçim kampanyasını da başlatmış olacağız. Büyük bir coşkunun sağlanacağını ümit ediyorum.”
– “HER KONGRE BİR YENİLENMEDİR”
“Her kongre bir yenilenmedir. Her kongre, olağan şartlarında gerçekten her şey böyle güllük gülistanlık bir ortamda olsa dahi her kongrede bütün partiler belli oranlarda yenilenmesini sağlamak durumundadırlar” diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti: “Ben bu kongrede belli oranda, bütün AK Parti birikimine sahip çıkan, o birikimi yenileyen, bu birikimi genç kadrolarla buluşturan ve Türkiye’nin gelecek vizyonu etrafında bütünleştiren bir yenilenmenin de olacağını ümit ediyorum. Böylece Türkiye’nin bundan sonraki sürecine AK Parti kongresinin katkısı olacaktır.”
– AK PARTİ’DEKİ ÜÇ DÖNEM KURALI
Kurtulmuş, AK Parti’deki üç dönem kuralına ilişkin bir soru üzerine de şöyle konuştu: “Şunu söyleyeyim, önce bu karar Genel Kurulun vereceği bir karardır. Henüz bununla ilgili komisyon çalışıyor. Genel Kurula bu hazırlık yapacak. Genel Kurul böyle bir karar alırsa bu kuralda esneme yapılmış olacak ya da yapılmayacaktır. Dolayısıyla ben başından beri şunu söylüyorum, biz isimler üzerinden siyaseti tartışmayız ve bu arkadaşlarımızın, 3 dönemi dolmuş olan arkadaşlarımızın hiçbirisinin ‘illa ben, illa ben’ diye tutturamayacağını biliyoruz. Diğer arkadaşlarımız için de. Dolayısıyla bu bir yarıştır. 78 milyon vatandaşımızın olduğu ülkedeyiz. AK Parti’nin milyonlarca seçmeni var, milyonlarca AK Parti davasına gönül vermiş insan var. Bu parti herkesin. Dolayısıyla bu partide belli isimler olur, birkaç yüz kişinin etrafında bu parti döner gibi bir algı asla ortaya çıkmaz. Bunlar nihayetinde Allah’ın emri değil, kuraldır, değiştirirsiniz, öyle yaparsınız, böyle yaparsınız ama sonuçta mühim olan toplumla var olan bağınızın kuvvetli şekilde devam ettirilmesi ve artırılarak sürdürülmesi, toplumsal dinamizmi parti kadrolarına taşıyabilmenizdir.”
“Hiçbir ismin, hiçbirimizin isminin önemi yoktur” ifadesini kullanan Kurtulmuş, “Şu anda ismi geçenlerin hiçbirisi genel idare kurulunda olmasa, hiçbirisi hayatta olmasa dahi eğer bu medeniyet siyasetiyse, eğer bu dava hareketiyse, bu ülkenin 150 yıllık özgürleşme, demokratikleşme millet ile devleti bütünleştirme mücadelesinin bir adımıysa isimlerden uzak bu millet bu mücadeleyi sürdürür. Nitekim öyle olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, “3 ay önce bir seçim oldu. 258 milletvekili Meclis’e geldi. Şimdi bu listelerde değişiklik olacak mı? Olması haksızlık mıdır? Yoksa olması siyasetin doğası mıdır” şeklindeki soru üzerine de “Bunlar oturulacak, konuşulacak. Yani gerçekten listelerin yenilenmesi gereken yerler olabilir, bazı kısmen değişiklikler yapılması gereken yerler olabilir” diye konuştu.
-“TUĞRUL TÜRKEŞ NE VATAN HAİNİDİR NE MİLLİ KAHRAMANDIR”
“Hükümetinizde bir kabine arkadaşınız var, Başbakan Yardımcısı Sayın Tuğrul Türkeş. Partisi, onun ihracı konusunda girişimde bulundu. İhraç edilmesi halinde AK Parti, Sayın Türkeş’i AK Parti’ye davet eder mi” şeklindeki soruyu da yanıtlayan Kurtulmuş, şöyle dedi:
“Çok açıklıkla Sayın Türkeş de ifade etti; ne Sayın Başbakanımız bu süreçte Sayın Türkeş’i AK Parti’ye davet etmiştir ne de Sayın Türkeş’in öyle bir talebi olmuştur. Sayın Türkeş, anayasal sorumluluk gereği kendisine yapılan teklifi sorumluluk çerçevesinde cevaplandırmış, olumlu cevaplandırmış ve hükümetin içerisinde yer almıştır. Ben o günlerde de söyledim, bir kere daha tekrar etmek isterim, kimileri için Sayın Türkeş vatan haini gibi gösteriliyor bu da doğru değil. Sayın Türkeş’in bu teklifi kabul etmesi ile birlikte milli kahraman gibi gösterilmesi de doğru değildir. Ne vatan hainidir ne milli kahramandır. Sayın Türkeş sorumlu devlet adamı olarak bu işin içinde olmayı, elini taşın altına koyma ihtiyacını ortaya koymuştur. Bundan dolayı teşekkür ederiz, tebrik ederiz.”
“Şu anda Sayın Türkeş MHP kontenjanından birisi olarak geçici hükümetin içerisindedir. MHP atar mı atamaz mı nasıl olur bunu bilmeyiz. Bununla da ilgilenmeyiz” diye konuşan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Normal sürecin normal sonucudur. Buradan Sayın Türkeş’e de ‘AK Parti’ye katıl, Türkeş ismi üzerinden AK Parti ile koalisyon kuralım’ teklifi yapılmamıştır. Çok net anayasal zorunluluk gereği hükümette bulunması için teklif yapılmış, sağ olsun Sayın Türkeş buna olgunluk içinde, sorumluluk duygusuyla, devlet adamlığı duygusuyla olumlu cevap vermiş ve hükümette yer almıştır.”
Ekonomideki gelişmelerle ilgili soruyu yanıtlayan Kurtulmuş, “Şimdi bir kere bu ekonomideki son dalgalanmaları, sadece 7 Haziran sonrasındaki dönemin şartlarından kaynaklanıyor gibi düşünmek doğru değildir. Uluslararası gelişmelerden, Çin’deki küçülmeden, Fed kararlarıyla ilgili beklentilerden, hala ciddi şekilde sorunu çözememiş Avrupa ekonomilerindeki gelişmelerden, bölgemizdeki ülkelerden kaynaklanan birtakım etkiler var” ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir taraftan Türkiye’nin çevresindeki gelişmeler, Türkiye’yi olağanüstü rahatsız ediyor. Bir taraftan 20 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin üzerine yüklenmeye çalışılan korkunç bir karabasan gibi çöken terör dalgası. Türkiye’nin güvenlik meselesi, bütün bunlarla birlikte 7 Haziran’dan sonra kurulamamış koalisyon ve geçici hükümet şartları, eğer inanın ki demokrasisi kırık dökük işleyen bir ülke olsaydı şimdiye kadar ekonomi çoktan altüst olmuş olurdu, Türkiye’deki bütün dengeler çok zor kurulacak şekilde bozulmuş olurdu. Allah’a çok şükür ki Türkiye ekonomisinin, bu dönemi nispeten küçük dalgalarla atlatıyor olması, Türkiye demokrasisinin sağlamlığından kaynaklanıyor.”
Türkiye’de, halkın 8 Haziran sabahından itibaren “tıkır tıkır işleyen bir demokratik süreci” gördüğüne işaret eden Kurtulmuş, “Sonuçta Türkiye zor siyasi tablonun içerisinden, geçici hükümetini kurarak, 1 Kasım seçimlerine gidebilecek siyasi gücü bulmuştur. Bu bir siyasi güçtür. Bakın geçici hükümetin, bunu CHP ve MHP’li arkadaşlarımızın da ısrarla bu tarafını görmelerini istiyorum, Türkiye’de geçici hükümetin kurulmuş olması, koalisyon yapılamadıktan sonra kurulmuş olması Türkiye demokrasisinin gücünü gösterir, doğru ve sağlıklı işlediğin gösterir. Bu anlamda inşallah bu demokratik süreçlerin kıymetini bilmek, daha iyi işlemesini sağlayacak performansı inşallah 1 Kasım’dan sonraki kurulacak yeni parlamentoda ortaya koymak durumundayız” şeklinde konuştu.
-“GELECEĞE İLİŞKİN ÜMİTVARIM”
Kurtulmuş, “Bir kabine arkadaşınız, Mehmet Şimşek, ‘1 Kasım seçimlerinden tek başına iktidar çıkmazsa, o zaman bugünleri dahi mumla arayacağımız’ tespitinde bulundu. Siz koalisyon çıkması halinde acaba bugünü mumla arayacağımız zamanın gerçekleşeceğini düşünüyor musunuz” şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: “Mehmet Bey, bunu hangi şartta söyledi, onu bilmiyorum. Benim üzerinde durduğum esas nokta, bu işleyen demokrasinin mekanizmalarını tıkır tıkır işletmeye devam etmemiz lazım. Piyasalar zaman zaman daralır, zaman zaman genişler. Bunlar olur, konjonktür dediğimiz şey ama Türkiye siyasetinin konjonktürün etkileri altında kalmaması lazım. Bunun altını çizerek söylüyorum. Yani neyi kastediyorum. Siyasi konjonktür, ekonomik konjonktür ne olursa olsun Türkiye demokrasisinin işleyişinde en ufak bir aksamanın olmaması lazım. Hiç kimsenin aklının ucundan bir olağanüstü dönemi ya da Türkiye’de büyük kaoslar ortaya çıkarma hayallerini düşünememesi lazım. Ümit ediyoruz ki 1 Kasım seçimlerinde tek başına iktidar çıkacaktır. Bu anlamda daha rahatlamış olacak. Ekonomi anlamında siyaset alanında rahatlamış olacak. Türkiye, demokrasisini daha fazla geliştirecek ve inşallah yoluna devam edecek. Ben geleceğe ilişkin ümitvarım. İnşallah çok daha güzel bir Türkiye’yi kurmak nasip olacak.”
Geçici Bakanlar Kurulu’nun yarın yapacağı ilk toplantı öncesinde, kabinenin içeriğine ilişkin yorumlar yapıldığının hatırlatılması ve bu konudaki değerlendirmesinin sorulması üzerine Kurtulmuş, 63. Hükümetin bir koalisyon hükümeti olmadığına, Anayasa’daki şartlar gereği ülkeyi seçime götürmek için kurulduğuna dikkati çekti. “Geçici bir hükümettir, böyle güle oynaya, keyifle falan Sayın Davutoğlu’nun da kurduğu bir hükümet değildir” diyen Kurtulmuş, yapılan yorumların Türkiye’nin siyasi gerçeklerine uymadığını söyledi.
Hükümetteki HDP’li bakanların kriz yaratacak bir davranış içinde olup olmayacakları sorusuna Kurtulmuş, “Ben şahsen tahmin etmiyorum. Böyle bir sürecin içine girecek kişiler olmadıklarını ümit ediyorum, tahmin ediyorum” yanıtını verdi.
TBMM’deki milletvekillerinin halkın oyuyla seçildiğine işaret eden Kurtulmuş, “Bu insanlar parlamentonun içinden gelmiş, milletin oylarıyla gelmiş insanlar. Anayasal zorunluluk olarak kendilerine düşen bu görevi yerine getirmek için bu sorumluluğu kabul etmiş olan insanlar. Bu sorumluluğu kabul edenlerin, bundan sonraki hükümet etme sürecinde de sorumlulukları gereği davranacaklarını biliyorum, ümit ediyorum. İnşallah önemli bir problem olmayacağı kanaatindeyim” değerlendirmesini yaptı.
– “BUNDAN EVVELKİ UYGULAMALAR DA BÖYLE”
Resmi Gazete’de, kamu kurum ve kuruluşlarında istisnai olmadıkça atamaların durdurulmasını öngören bir genelge yayımlandığının ve muhalefetin bu konudaki eleştirilerinin anımsatılması üzerine de Kurtulmuş, 2002’de AK Parti tek başına iktidara geldiğinde ilk kurulan hükümette de aynı genelgenin yayımlandığını, AK Parti’den önceki dört, beş hükümetin kuruluşunda da benzer genelgelerin yayımlandığını kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti: “Bu, tedbiren, usul gereği yapılan şeylerdir. AK Parti, 2002’den sonraki süreçlerde bu genelgeyi yayımlamamış, aynı tek parti hükümeti devam ettiği için. Sayın Başbakan hükümet kurulur kurulmaz bürokrasinin ilk dengelerini kendi uhdesine almış, bundan evvelki uygulamalar da böyle. Yeni bir uygulama değil ve bu geçici bir uygulama. Dolayısıyla bir müddet sonra bu genelgenin gerekleri de zaten uygulanmayacaktır. Ama ilk sefer uygulanmıyor, daha önceki hükümetler zamanında da uygulanmış, bir teamül olarak Türkiye siyasetinde var olan hususlardan birisidir. Yoksa herhangi bir bakanın atamalarını vesaire kontrol altına almak için değil. Normal bir süreç, normal bir prosedür işliyor. Yoksa bu bakanların atamalarını engellemek için yapılmış bir şey değildir. Bu normal, usulen Türkiye siyasetinde var olan uygulamalardan birisidir.”
Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan’ın da “Genelgenin iptali için görüşeceğiz” dediğinin aktarılmasına karşılık Kurtulmuş, “Bu tür şeylerin üzerinden hemen yeni bir siyasi konum elde etmek, bunun üzerinden siyasi tartışmanın bir parçası haline getirmek doğru bir şey değil. Bir güven meselesinden daha ziyade bugünkü hükümet bir mecburiyet karşılığında kurulmuş olan bir hükümettir. Mümkün olduğu kadar uyumlu çalışması lazım. Burada da herhangi olağan dışı bir şey aramanın doğru olmadığı kanaatindeyim” değerlendirmesini yaptı.
– “AÇIKLAMAYI OLUMLU AMA YETERSİZ BULUYORUM”
Kurtulmuş, “Tezkere gündeme gelecek, Irak ve Suriye konulu bu tezkereye HDP’li bakanların karşı çıkacakları söyleniyor. Bu, hükümette bir gerginlik konusu mudur” sorusunu yanıtlarken, tezkerenin var olan, rutin bir tezkere olduğunun altını çizerek, “Ben buradan bir kriz çıkacağını zannetmiyorum. Tabii ki bunun lehine olanlar, aleyhine olanlar olacak” dedi.
HDP’nin silah bırakma çağrılarına ilişkin değerlendirmesi de sorulan Kurtulmuş, Türkiye’de silahların toprağa gömülmesi, bu topraklarda bir daha silahların konuşmaması için, hangi çevreden olursa olsun kim gayrette bulunursa olumlu karşılayacaklarını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, şunları dile getirdi: “Bunun sürekli ve samimi olarak sonuç almaya dönük olarak sürdürülmesi lazım. Ben bu anlamda bu açıklamayı olumlu ama yetersiz buluyorum. Bunun sürekli tekrarlanması lazım, bir eş genel başkan bir şey söylerken bir başkasının başka şey söylememesi ve burada HDP’nin, milletin oyuyla parlamentoya gelmiş bir parti olarak artık şüphe bırakmayacak şekilde, gerçekten terörü, silahı, bombayı, adam öldürmeyi, insanları baskı altına almayı illegal olarak gördüğünü, bunu bu şekilde tanımladığını Türkiye siyasetinin görmesi lazım. Bütün Türkiye kamuoyunun görmesi lazım.
Bu anlamda siyasetin, terör örgütü üzerinde ciddi bir baskı kurmasının zorunlu olduğu kanaatindeyim. Biz söylüyoruz, diğer partiler de söylüyor. Terör örgütlerinin artık silah kullanmayacak şekilde köşeye sıkıştırılması için her türlü güvenlik tedbirleri alınıyor. Bunlar doğru ama herkes şunu biliyor, cümle alem biliyor ki, HDP’nin şu ya da bu şekilde PKK’nın üzerinde etkisi var, aralarında bir türlü bu anlamda bir etkileşim olduğunu biliyoruz. Israrla bunu söylemeleri hem HDP’ye oy veren insanların lehinedir hem bölgede, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yaşayan kardeşlerimizin, Kürt kardeşlerimizin, diğer etnik yapıdan kardeşlerimizin faydasınadır, lehinedir.
Silahların olduğu yerde demokrasi olmaz, silahların olduğu yerde oyun bir anlamı kalmaz. Silahların olduğu yerde meşru bir siyasetten bahsedilemez. Aslında her terör eylemi aynı zamanda HDP’nin meşruiyet alanını da daraltıyor. Bunu da böyle görmeleri lazım. HDP’nin içerisinde bazı isimlerin de bunu gördüğünü tahmin ediyorum. Çünkü normal, meşru siyaset yapıyorlarsa PKK’nın dağda ya da şehirde attığı her kurşun, aslında dolaylı olarak HDP’ye de atmış olduğu bir kurşundur. HDP’nin siyaset alanını daraltan bir gelişmedir. Milletimize, Kürt halkına, Türkiye’deki bütün aziz milletimize karşı yapılmış olan haksız bir saldırıdır. Buna gerçekten karşı durmaları, bununla ilgili olarak da çok net mesajlarını vermeleri lazım.”
– “BUNUN YOLU NE DAĞLARDIR NE ŞEHİR EŞKIYALIĞIDIR”
Sözde özerklik girişimleri ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Silahla özerklik olmaz” değerlendirmesi de sorulan Kurtulmuş, “Bunlar tamamen yanlış, hayali şeylerdir. Silahla özerklik kurmak olmaz da, silahsız özerklik kurmak olur manasında kullanılmıyor herhalde” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin bir Anayasa’sı ve buna göre şekillenmiş siyasal sistemi olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sistem içerisinde demokratik katılımı mümkün olduğu kadar artırarak Türkiye’de bu sistemin revize edilmesi konuşulabilir, tartışılabilir. Bunun yolu her halükarda ne dağlardır ne şehir eşkıyalığıdır. Bunun yolu, parlamentonun içerisinde, siyasi, meşru zeminler içerisinde konuşmaktır. Eğer parlamentoda meşru zeminler içinde anayasal bir takım adımlar atma imkanı olursa biz bu yerellik, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi anlamında, Türkiye’de merkezdeki imtiyazların halka, bir türlü devredilmesi anlamındaki adımları da Türkiye önümüzdeki yıllarda atabilir. Nasıl büyükşehir yasası oldu, bir yönetim değişikliği oldu. Başka değişiklikler de yapılabilir. Türkiye, yönetimde etkinliği sağlayacak diğer bütün teklifleri tartışabilir. Bunu bir sistem değişikliğinin içinde görmek lazım. Zorlayarak, Türkiye’yi ayrıştırma anlamına gelecek, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü bir türlü ortadan kaldırma anlamına gelecek hiçbir özerklik tartışmasının içerisinde Türkiye olmaz. Bunu herkesin bilmesi lazım.”
– “SEÇMENİN NE DÜŞÜNDÜĞÜ ÖNEMLİ”
Kurtulmuş, “Abdullah Öcalan’dan yeni bir çağrı geleceğine dair iddialar var. Böyle bir çağrıya ihtiyaç var mı, gelecekse içeriği ne olmalı” sorusunu yanıtlarken de, Türkiye’de kaos yaratmak için 20 Temmuz’dan sonra üç terör örgütünün ortaya çıkarıldığını, katliamlara ve güvenlik güçlerinin şehit edilmesine başlandığını ifade etti.
Hiçbir devletin buna müsaade etmeyeceğini, güvenliği sağlayacak adımların atıldığını kaydeden Kurtulmuş, “35 yıl içinde 40 bin insan ölmüş, 1 buçuk trilyon dolar Türkiye’nin maddi kaybı olmuş. Gerçekten samimi bir anlamda barış sağlanabilmesi için, içeride insanlar arasında birlik ve dirliğin yeniden sağlanabilmesi için, devlet ve milletin kaynaşmasını sağlamak için kim ne katkı sunacaksa herkes katkısını sunmak durumundadır” değerlendirmesinde bulundu.
“Terörle Mücadele Kanunu Kapsamına Giren Suçların Faillerinin Yakalanmasına Yardımcı Olanlara Verilecek Ödül Hakkında Yönetmelik”in Resmi Gazete’de yayımlandığının anımsatılması üzerine Kurtulmuş, dünyanın birçok ülkesinde, aranan isimler için bu uygulamanın yapıldığını ve faydasının da görüldüğünü kaydetti. Kurtulmuş, “Belki bu süreçte özellikle örgütün üst düzey yöneticilerinin yakalanmasına katkıda bulunur diye yapılmış olan genelge. Ümit ederiz ki, buradan da bir sonuç çıkabilir” diye konuştu.
1 Kasım seçimleri için AK Parti ile Saadet Partisi’nin bir işbirliğine gireceğine ilişkin değerlendirmeler yapıldığının ifade edilmesi üzerine de Kurtulmuş, kurumsal ittifaklardan daha çok seçmenlerin ne düşündüğünün önemli olduğunu vurguladı. Parlamento dışında olan partilerden çok sayıda seçmenin seçim sonrasında tutumlarını yeniden gözden geçirdiğini aktaran Kurtulmuş, ancak seçmenler arasında böyle bir yakınlık ortaya çıktığında sonuç alınabileceğini belirtti.