Ünyeli sanatçı Mustafa Şimşek ‘Sevda Kuşun Kanadında’ dizisinde edebiyat dünyamızın en büyük değerlerinden Necip Fazıl Kısakürek’i canlandırıyor.Mustafa Şimşek “Dehayı canlandırmak, benim için bir onur” diyor.Ünyeli sanatçı Şimşek’in Star gazetesi pazar ekinde yayınlanan röportajını sizlerle paylaşıyor başarılarının devamını diliyoruz.

Mustafa Şimşek: Rolüm geç gelen bir dönüm noktası

‘Sevda Kuşun Kanadında’ dizisine nasıl başladınız?

Hikaye,1968-72 yılları aralığında Türkiye üzerine oynanan oyunları anlatıyor. Üstad, dönemde önemli unsurlardan biri. Hikayeyi duyduğumda bu role talip oldum ve yapımcı ile görüştüm. Hikaye yazım aşamasındaydı. Üstada benzerliğim dolayısıyla yapımcı ve TRT tarafından uygun bulundum.

Kendinizi benzetir miydiniz?

Benzerliğimi öngörüyordum. Yapımcıya profesyonel makyajlı fotoğraflarımı ulaştırdım. ‘Sevda Kuşun Kanadında’ makyajımı yapan Deniz Gülay Balta ve kuaförüm Nurullah Öğüt’e başarılı çalışmalarına burada söz etmezsem haksızlık etmiş olurum.

Rolünüze nasıl hazırlandınız? 

Dizide oynayacağım kesinleşince, hummalı bir çalışma sürecim başladı. 10 kilo verdim. Üstad hakkında okumalar yaptım; konferanslarını dinledim.

Necip Fazıl’ı canlandırırken zorlandığınız oluyor mu?

Sesimi değiştirdiğim için çekim sırasında bol su içiyorum.

Karakteriniz benzer mi?

Üstad, dile hakim. Retorik dehası;  fikrin sancısını çekmiş. Tasavvuf ehli.  Şair, oyun yazarı… Birçok alanda eserler vermiş. Ondan ancak biçim olarak esinlenebiliriz. Benim de naçizane şiir ve hikaye denemelerim var. Kültür Bakanlığı’ndan ve Orhon Murat Arıburnu Ödülleri’nden senaryo ve film hikayelerimle birincilik ve derecelerim var. Bu yıl Kültür Bakanlığı’ndan ‘Nereye Dönersen Dön’ adlı film senoryomla değerlendirmeye girdim ve yazım desteği aldım. Önümüzdeki yıl filmimi çekmeyi planlıyorum.

Necip Fazıl Kısakürek’i canlandırmak nasıl bir duygu?

Toplum için cümle kurmuş, fikir işçiliği yapmış ve sancısını çekmiş bir dehayı canlandırmak, onur. Oyunculuk kariyerim açısından baktığımda geç gelen bir dönüm noktası.

Rol öncesinde Kısakürek’e özel bir ilginiz var mıydı?

Necip Fazıl Kısakürek ile ortaokul yıllarımda ‘Para’ piyesi ile tanıştım. Sonraki yıllarda ülkede kaotik bir ortam vardı. Birileri düğmeye bastı ve 12 Eylül darbesine hazırladı bu ülkeyi…  Hayatım boyunca, hep barışçıl olmaya çalıştım. Bu toplumda tüm farklılıklarımızla birlikte yaşamayı acilen öğrenmemiz gerekiyor… Bu ülkede halen küresel güçler tarafından bildik oyunlar kurulmaya çalışılıyor. Artık oyunu bizim kurmamızın zamanı geldi.

Bazı roller oyunculara yapışır kalır sizde böyle olmasından korkmuyor musunuz?

Hiç korkmuyorum. Çünkü çok değişken bir suratım olduğunu düşünüyorum. Bu çalışmadan önce, ‘Diriliş Ertuğrul’un ilk sezonunda, Tapınak şövalyesi Markos karakterini, Kazakistan-Ukranya ortak yapım ‘Anneye Giden Yol’ filminde Türk kaptanı oynadım. Yolda kimse beni çevirip ne kadar “Üstad”a benziyorsun demedi şimdiye kadar.

Üstad edilgen değil baskın

Siz de şiir yazıyorsunuz. Necip Fazıl Kısakürek’ten etkileniyor musunuz?

Üstad, şiirin sancısını çekmiştir. Onun iki şeyi önemsediğini düşünüyorum. Edilgen değil baskın olmak. Ve şair, şiirine şahsiyetini koymasını becerebilmeli. Tüm bunları üstadın şiirlerinde ve kişiliğinde görebiliriz. Bir dönem şiirle ilgilendim. En son beş yıl önce bir şeyler karaladım. Hatta şiirle yoğun ilgilendiğim bir dönem Sunay Akın beni Çınar Yayınları ile tanıştırmıştı ve oraya  ‘Şimdi Annem Bana Kızacak-Damla, Damla Büyüdü’ adlı dosyamı vermemi sağlamıştı. “Sizin biraz tanınır olmanızı bekleyelim” diye bir cevap gelmişti. Dost sohbetlerinde okumaktan öteye geçmiyor şimdilerde.