Yazar Zeynep Tuna koronavirüs ve kişilik bozukluğu hakkında köşe yazısı yazdı.

Zeynep Tuna’nın köşe yazısı;

“Korona virüsü kişilik bozukluğuna sebep olur mu? Artan kaygı düzeyleri hayatımızı nasıl etkiler? Kişilik bozukluğu nedir? Son zamanlarda toplum olarak nelerden etkilendik?” bu hafta biraz bunlara açıklık getirelim.

Kişilik bozukluklarının ortak özellikleri, iş yaşamında, akademik yaşamda, toplumsal ilişkilerde veya özel ilişkilerinden en az birinde uzun süreli zorluklar yaşanır.

Davranışlar toplum içinde geçerli ölçülerden sapma gösterir. (Normlara uyumsuzluk) Davranışlar benliğe yerleşmiştir ancak uyum sağlamak amacıyla esneklik göstermez.

Davranışlara ilişkin tutum ve egosintonik değiştirilmek istenmez. Kendisini çevreye değil çevreyi kendisine uyarlamaya çalışır. Dürtü denetiminde zorluklar yaşanır.

Bilişsel yetilerde, duygulanım da ve düşünce yapısında belirgin bozulmalar  yoktur. Kişilik bozukluklarında fiziksel olarak bozukluk yok fakat davranış problemleri gözlemlenmektedir. 

Kişilik bozukluğu; kişinin günlük yaşamda ortaya koyduğu kendine özgü bütünlüğünün sapmalar ve katılık göstermesi, toplumsal uyum ve işlevselliğini gösterememesi durumudur. Kişilik bozukluğu yaşam kalitesini bozar ve topluma maliyeti yüksektir.

Dünya genelinde yaşadığımız Corona virüs pandemisi ile artan kaygıların eşliğinde kişilik bozuklukları gözlemlenebilir. Fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, ait olma ve sevilme ihtiyacı, saygı ihtiyacı, kendini gerçekleştirme ihtiyacı  bireyler bu ihtiyaçları gerçekleştiremez ise telafi edilmesi zor durumlar yaşanacaktır.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu, Borderline Kişilik Bozukluğu, Çekingen Kişilik Bozukluğu, Obsesif -Kompülsif Kişilik Bozukluğu bu süreçte paranoid, şizoid, şizotipal, tanımlanmış ve tanımlanmamış kişilik bozukluklarına göre daha sık görülebilir.

İşsizlik, evsizlik, yüksek oranda madde ve alkol kullanımı, eğitim düzeyi ve süreci, sorunlu cinsellik, şiddet eğilimi gibi sorunlar pandemi ile artabilir bu nedenle de bireyler kişisel ve ailevi konularda kaygılanıp sorunlar yaşayabilirler bu da kişilik bozukluğuna sebep olur. Öncelikle evde  kalma sürecini bir ergoterapist olarak avantaja çevirmenin tam fırsatı olduğunu daha sağlıklı ve kaliteli bir zamana çevirebileceğimizi belirtmek isterim. Bireylerin psikopatolojik durumları da eğitimli kişiler tarafından incelenmelidir. Aldığı tedbirler ve yapılabilecek hizmetler konusunda bireyin katılımı da önemlidir.  

Pandemi sürecinde ergoterapi hizmetleri ile evde kalma sürecini aile içinde çocuklar ile daha iyi ve eğlenceli hale getirebiliriz. Her gün okula giden çocukların eğitimlerini, park, sokak, avm deki  sosyalleşmelerini eve taşımak mümkündür. Ebeveynleri ile daha düzenli ve dikkatli bir şekilde bu çalışmaları pandemi sürecinde çocukların da fikirleri doğrultusunda yapabiliriz. Fiziksel ve bilişsel çalışmalar ile aile içinde yapılan aktiviteler en başta çocuğun alışkanlıkları için kaygı duymasına gerek kalmadığını hissettirecektir.

Çalışan bireylerin bir anda evde kalması, işe gidememeleri, maddi durumları, tüm öğrencilerin eğitim durumu,  bu süreç “Bitecek mi ne zaman bitecek?” gibi toplumumuzun kafasındaki birçok soru ve geleceğe dair kaygıları için spor sanat ve müzik terapileri önerilebilir.

Gün içerisinde aktif olmak, çalışmak, bir şeyler ile uğraşmak kaygılanmamamızı sağlayacaktır. Psikolojik ve fizyolojik olarak sağlıklı ve düşünceli olmalıyız. Korona virüsü ile kayıplarımız oluyor bu durum bizlere de bulaşacak mı, bulaşırsa atlatabilecek miyiz gibi kaygılar da yaşıyoruz.

Toplumuzun istediği kurallara uymaya çalışıp evde kalırsak ve evde kalma sürecini de isteklerimiz, sevdiklerimiz doğrultusunda yapabilirsek Koronavirüs pandemi sürecini en az seviyede kaygı ile sağlıklı bir şekilde atlatabiliriz. En temelde fizyolojik ve psikolojik olarak ihtiyaçlarımızı karşılar ve tatmin olursak sonrasında diğer ihtiyaçlarımızı karşılarız ve daha sağlıklı oluruz.”